10 Haziran 2009 Çarşamba

İlk Sahne Deneyimim

Çok heyecanlı olmayı bekliyordum ama hiç heyecanlı değildim. Ellerim titremedi, terlemedim, nefesim daralmadı... Her şey gayet normaldi. Sinan'ın evinde yaptığımız çalışmalardaki ruh haline sahiptim; tamamiyle. Ve sıra bize geldi. Çıktık sahneye...

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, ilk parça. Başladım introyu atmaya, ses bayağı bir alçak geliyordu, intronun sonuna doğru tamamen gitti. Kenarda herkes paniklemiş durumda, bana devam et diyorlar. Devam ettim. Bir şeyler yapmalarını bekliyorum ama kimsenin elinden bir şey geldiği yok. Sinirlendim de tabii, saçma sapan bir durum ortaya çıktı o an. Ardından attım kabloyu, gittim kenara. Millet şarkı bitti sandı alkışlamaya başladı. N'oldunu sordum. Bir hocamızın ayağı benim kabloya takılmış, kablonun Jack'ını kırmış, benim ses ondan gitmiş... Allahım... Olacak iş mi bu? Tüm sinir stresimi atmışın, heyecandan gram eser yok, sapasağlam devam ediyorum şarkıyı çalmaya, şans bu ya, benim kablo kopuyor. Ben mixerci herif benim ses ayarlarıyla oynuyor zannetim ilk başta, o yüzden o kadar sinirlendim. Kablonun koptuğunu bilsem, hiç devam etmez, anında keser kabloyu yenilerdim ama olmadı. Neyse, oldu artık. Kabloyu yeniledik.

Başlıyoruz tekrar çalmaya. Sarı'yı geçelim dedim ben, çalalım dedi Ege falan. Tamam dedim, başladım introya. Ses iyiydi. İyi geliyordu. Çalışmalarda 4 kolonda karşıya baktığı için ses alamıyordum, ama bu kez bir kolon bize çevriliydi ve o yüzden rahat rahat duyduk benim sesi. Sarı Çizmeli'yi neredeyse hatasız çaldım, o ufak hataları da zaten farkeden olmamış. Varsa farkeden buyursun nerede hata yaptım söylesin. =) Hodri meydan olayı yani. Şarkı bitince yine o hoş alkışlar geldi.

Ve sıra Yalan Dostum'da. Başladım ben yine intro ile. Gidiyoruz. Devam ediyoruz. Nakarat kısmına geldik, o da ne? Sinan kafayı yedi. =) Öyle bir kaçırdı ki beni, bir daha yakalayamadı. 1-2 saniye durakladı, ardından doğaçlama başka bir ritim uydurmaya başladı. Program bittikten sonra kendisine sorduğumda, o kısmı komple unuttuğunu söyledi. Sahne heyecanı işte. Sanırım benim dışımda herkes çok heyecanlıydı. Demek ki kendimi çok iyi hazırlamışım bu geceyi, iyi konsantre olmuşum. Yalan Dostum'da bitti. Bu iki parçayı çalarken çok az seyircilere bakmıştım, o yüzden tam olarak bizi ne şekilde dinlediklerinden haberim yoktu. Onu da birazdan Sevda Çiçeği'ni çalarken anlayacaktım.

Sevda Çiçeği'ne girdim yine. Attım introyu, vokal girdi. Benim hiçbir şey çalmadığım uzunca bir kısım var, o kısımda etrafı süzeyim dedim. Süzdüm biraz, baktım etrafa. Bön bön bakıyorlar. Hiç eşlik eden veya eğlendiğine kanaat getirilebilecek bir hareket yapan insan görmedim. Şarkının sonunda Egehan tek tek isimlerimizi söyledi. İlk beni söyledi, millet hazırlıksız yakalandı sanırım, en az alkış bana geldi. Ardından Sinan'ı söyledi, ona benden biraz fazla alkış. Sonra İsmail'i söyledi, ona baya baya fazla bir alkış. Sonda iki kez intro çalıyorum, ilk introda bizleri söyledi Egehan, ikinci intro sırasında da "ve ben Egehan " dedi, en çok alkış da kendisine geldi. =)

İlk sahne deneyimimde böyle bir duruma düşmek gerçekten kötü. Keşke olmasaydı. Hayır, millet benim hatam olmadığını falan da anlayamamış. Yani bazıları anlamış daha doğrusu. Sordum bir arkadaşa, "senin ses ilk şarkıda gelmiyordu" dedi. "Hadi yaa" demek vardı ama demedim. Yani ses gelmediğini tespit edebilmiş ama niye gelmediğini edememiş. Oradaki mimikler, hareketler her şey bir şeyler olduğunu anlatıyordu zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder