14 Aralık 2010 Salı

Eskişehir Vol. 1

Pazar saat 18:30'da yola çıktık. Yolculuk gayet hoş geçti diyebilirim. 12 saatlik bir yolculuk oldu toplamda ve 10 saatini teknobus'te geçirdik. 10 saat boyunca üç film seyrettim. Güzel vakit geçti, pek bir sıkıntısız bir şekilde vardık Eskişehir'e.

Eskişehir'e aktarmalı olarak geldik. İlk olarak Bozüyük isimli bir ilçeye indirildik. İlçenin nüfusu 57 bin ve bağlı olduğu Bilecik'ten daha fazla nüfusa şahip bir yer. Ancak sabahın 5'inde oraya inince pek de hayat dolu bir yer sayılmaz. Zaten sabahın ayazında öyle bir donduk ki anlatamam. Kaş'tan gelmişiz, daha 3 gün önce şort ile basketbol oynamaya giderken, bir anda karlarla kaplı bir yere inince bayağı bir boktan oluyor.

Her neyse, en sonunda Eskişehir'e vardık. Otogarı cidden çok bakımsız ve sikko geldi bana. Kalkan'ın otogarı bile daha sağlam bence. Bir kaç dakika ne bok yiyeceğimizi düşündükten sonra dışarı çıkıp yürümeye karar verdik. Hiçbir yer bilmiyoruz ve hava buz gibi. Tramvayı gördük, bindik. Tramvay'da, yazın Kaş'ta gördüğümüz bir kız vardı. Tabii siklemedik, siklenmedik de... =D

İlk olarak gece konaklayacağımız yeri ayarlamamız gerekiyordu. Bu bağlamda KYK yurtlarında kalmayı düşündük ilk önce ve Anadolu Üniversitesi Merkez Kampüsüne doğru yol aldık. Kampüse girdiğimizde, KYK yurtlarının burada olmadığını tecrübe ettik. Acı bir tecrübeydi diyebiliriz. Her zaman olduğu gibi (Antalya gezilerimiz falan...) yine PTT Msafirlerine kaldık tabii... Bu arada kampüs bayağı bir sağlamdı. İçeriye girince herkes eşit gibi. Kimin ne bok olduğunu anlaşılamadığı için, biz de bir yarak başıymışız gibi gezindik içerde kasıla kasıla. Bayağı hoştu aslında, sadece soğuk sebebiyle kafamı kaldıramıyordum, rüzgar vardı ve kafamı kaldırınca içeri soğuk hava giriyordu. İlginç...

PTT'ye gittik, öğleden sonra gelmemizi söylediler. Tamam diyip, çantalarımızı oraya bıraktık ve çıktık yine yollara. Arkadaşın bir tanıdığı ile buluşmamız gerekiyordu. Bizi Yunus Emre Hastanesi'ne çağırdı, gittik. Fakat orada yoktu. PTT'nin yakınlarına çağırdı bu kez, gittik ve bulduk. Çok sikko bir yere girdik. Öleceğimizi düşünmedim değil. Çok sakattı çok, anlatılmaz yaşanır. Neyse oradan bir şekilde kurtulduktan sonra, PTT'ye gidip kalma işini halledelim dedik. Siktiğimin memleketinde deniz olmadığı için olsa gerek bir türlü yer yön algım oturmuyor. Her yerde aynı caddeler var gibi, her yer bir göle çıkıyor ve her yerde aynı mekanlar var. Kafam taşak gibi oldu.

En sonunda PTT'yi bulup, yerleştik. Zaten gece yolculuğu sebebiyle, 24 saattir uyumuyorduk. Öyle olunca direkt mayıştık yataklara. 5 saatlik uykunun akabinde uyanıp, çarşıya indik. Doktorlar, Adalar, Barlar... Hepsini gezdik. Cidden bayağı bir beğendim gece şehri. Her yerde insanlar kar topu savaşı yapıyorlardı. Biz ise kalas gibi yürüyorduk sadece, tabii yabancıyız daha. Kızlara kar topu savaşı teklif eden erkekler bile gözlemledik.

Bir bara girdik daha sonra canlı müzik olan. Birer bira içip, odamıza dönmeye karar verdik. Dönüş yolunda bir pastaneye rastlayıp, 2 açma aldık. Gece saat 1 olmuştu ve PTT'yi bulmak yine biraz zahmetli oldu. Fakat yine bir sorun vardı tabii, o da Kola. Kola yoktu, alacak market de yoktu. Ne boktan bir olay, fazladan 1 km kadar yürüdük yine ama market bulamadık. Koskoca şehirde, şehrin merkezinde 24 saat açık market yok. Çok boktan bir durum. Kuru kuru yedik açmaları. Bir bardak suya muhtaç bir biçimde de uyuduk. Olacak iş değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder