1 Ocak 2011 Cumartesi

Yılbaşı

Eskişehir'e geleli henüz sadece 5 gün oldu. Ve haliyle pek bir yer bilmiyoruz. Yine de dışarıda bir yerlerde girmek istiyorduk yeni yıla ama olmadı. Çarşı'ya gittik, Doktorlar, Adalar falan gezdik. Etraftaki herkes gruplar halinde, belli bir ortama mensup bir şekilde takılırken; biz cidden bayağı bir yabancı ve sap kalıyorduk. Veya bize öyle geliyordu. Bir buçuk saat kadar dolandıktan sonra herkesin kendi aleminde takıldığına ve bizim iki sap bara girip eğlenebileceğimiz konusunda şüpheler taşıyaraktan; vazgeçtik bardan pavyondan. Evimize dönelim alışverişimizi yapalım falan diye düşündük.

Döndük. Gidiyoruz eve. Gece yarısına 45 dakika kadar kalmıştı. Eve kısa bir mesafe kala, Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü'nün oralarda hayat olabileceğini düşünerekten bir de oraya göz atalım dedik. Evde girmek içimize sinmemişti aslında biraz da... Döndük tekrar geriye, baktık falan... Boş. Hiçbir bok yok. Yattı balık yan gider, tuttuk ev yolunu. Ne kadar sıradan. 2'şer bira aldık, çerez aldık falan. Girdik eve. 5 dk. sonra gece yarısı oldu, havayi fişekler falan patlatıldı. Pek bir sıradandı. İnsanlara mesaj attım.

Aslında harika bir Ankara planı yapmıştık ama bizim elimizde olmayan sebeplerden ötürü vazgeçmek durumunda kaldık. Veya bilmiyorum, "bize öyle gelen" sebeplerden ötürü de olabilir. Tam çözemedim olayı cidden. Bizi davet eden kişinin iki farklı ruh halini aynı anda yansıtması sebebiyle, kötü şekilde yorumladık olayı ve vazgeçtik. Vazgeçmeseydik eğer, çok efsanevi bir yılbaşı olabilirdi. İki farklı tarife olacaktı Ankara'ya gitseydik. Vol 1, 5'ten 10'a kadar; Vol 2 10'dan kaça kadar olursa... Eskişehir'den kalkıp Ankara'ya gitmek, yılbaşı için... Tam istediğimiz bir olaydı; hep hayal ediyorduk, Eskişehir'in coğrafi konumu sebebiyle İstanbul, Ankara, İzmir gezeriz falan diye. Çok harika bir fırsat geçmişti ama kursağımızda kaldı deyim yerindeyse. Sağlık olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder