26 Şubat 2011 Cumartesi

Oyun E-Dergilerinin Doğuşu

Kabus 22 ekibinin hazırladığı kapak.
Geçmişte çok uğraştım ben bu e-dergi işleriyle. Hatta öyle bir şeydi ki, hiç kimse yokken biz vardık desem yeridir. Kalitesiz ve vasattık ama cidden sadece biz vardık.

2007-2008 yıllarında web siteleri artık eskisi kadar rağbet görmüyordu ve insanlar  genelde dergi okumayı tercih ediyordu. Şimdiki gibi video incelemeler, haberlerin önplanda olduğu siteler falan yoktu. Dergiler vardı, DVD veriyordu adamlar, poster veriyorlardı ve satıyorlardı. Net pek bir yavaş olduğu için şimdiki gibi oyun-demo-video indirme durumları da pek yoktu. O yüzden DVD'ler cidden çok önemliydi ve sırf DVD için bile dergi alınabilirdi. Dergilerin önemi buydu. Biz ise ücretsiz ve netten okunabilen bir dergi yapalım demiştik.

O dönemde hatırladığım kadarıyla başka oyun e-dergisi yoktu. Adventuresoul vardı ama sadece macera oyunlarını ele alıyordu. Kaliteli ve zaman içinde süreklilik sağlamış bir oluşumdu orası. Genel içerikli ilk oyun e-dergisi ise bizimkiydi işte.
Kapaklar hep sağlammış ama cidden.

İlk sayımızın reklamını çok fena yapmıştık. Ciddi anlamda insanlar merakla bekliyordu artık. Neler çıkacak, nasıl olacak, ne yapacaklar falan diye. Dergi çıkmadan önce yayınladığımız kapak harikaydı. O kapağı Kabus 22'nin yapımcı ekibi yapmıştı. Yasin Demirden bizzat bize ulaşarak, bize böyle bir jest yapmak istediklerini söylemişti. Çünkü ilk sayımızın kapak konusunu Kabus 22 yapmıştık. Güzeldi kapak.

Birinci sayı başarılı oldu diyebiliriz aslında. Çok okuyan oldu. En azından tekil hit iyiydi. Diğer sayılar ve bizden sonra çıkan e-dergiler ile kıyaslarsak harikaydı. Hatta iddia ediyorum, bizim ilk sayımızdan daha fazla okunan başka bir e-dergi sayısı çıkartamamıştır bence hiçbir oyun e-dergisi.

Arda Arıcan yapmıştı bunu. Bence harika
bir kapaktı.
Bizden sonra zaten piyasa karıştı. E-dergi formatı patlama yaşadı resmen. Az önce Wikipedia'da E-dergi sayfasına baktım, son zamanlarda büyük patlama yaşamıştır falan yazıyor; bana kalırsa Türkiye bunu bana borçlu =D Çok ciddiyim. Çünkü ne oyun anlamında, ne de diğer konularda hiç yoktu e-dergi. Benim hatırladığım, bir tane vardı mesela ve içeriği direkt başka sitelerle anlaşmalı olarak ayarladığı içerikti ve copy paste dışında içeriği yoktu. Hatırlayamıyorum şu an ismini ama cidden öyleydi.

Bizden sonra piyasaya çıkan oyun tabanlı e-dergileri sıralayayım: Gameturks, The Pro Gamer, Professional Gaming Türkiye, PlaystationTürk. Bu ismini verdiklerim hep bizim ilk sayımızdan sonra 2 ay içinde çıktılar ve yayın yaptılar. Tabii hiçbiri bizim kadar uzun soluklu olamadı. Biz bile bir seneyi dolduramamıştık, 2 ayda bırakıyordular genelde.

Mustafa "Bioleon" Efe'ydi bunu yapan.
O zamanlar internette kaynak da yoktu e-dergi ile ilgili. Bir pageflip olayı için onlarca insanla görüşüyorduk. En sonunda kendim flashı çözmüştüm de rahat etmiştim. Yoksa çekilecek dert değil başka insanlar. Grafik konusunda da çok sıkıntı oluyordu. Photoshop bilen ve bu iş için bizimle aynı kafada olabilecek birini bulmak çok zordu. İlk zamanlar bulmuştuk fazlasıyla ama zamanla yok oluyordu insanlar. Şu an Google'a "e-dergi nasıl yapılır?" yazınca onlarca tutorial çıkıyor. =D Bir tanesini vereyim hemen, herif bayağı uğraşmış.

İlkler her zaman çok önemli. Biz ilk olduğumuz için bu işin kaymağını aslında çok harika bir şekilde yiyebilirdik eğer devamlılığı sağlayabilseydik. 1 ayda 1200 üye yapmak kolay iş değildi o zamanlar. O forumu bile şu an ayakta tutabilseydim, Paticik.com gibi bir şey olurdu herhalde. Akabinde dergiyi sıfırdan yeni bir isimle yayınlamaya başlayıp, tüm eski database'i çöpe atmamıza rağmen 1 ayda yine 300 üye bizimle gelebilmişti o zamanlar. Şimdi 20 üye bulabilmek bile bir dert. Hele hele sadık üye bulabilmek neredeyse imkansız artık. O zamanlar bizim forumumuzun Karantina Bölümü'nde ban haberi eksik olmuyordu. O derece aktifti forum.


E-dergi işi tutmuyor. Tutacak olsaydı, bizim proje tutardı. Hem ilkti, hem "türkiye" deki oyuncuların çoğuna hitap edebilecek düzeydeydi. Sadık üyeleri vardı. Müdavimleri ve destekçileri vardı. Ama olmadı. Türkiye değil dünya bile e-dergi formatını tutturamıyor zaten. O yüzden pek de başarısız bir iş olarak görmüyorum ben  o zamanlar yaptığım şeyleri. Bence o şartlarda yapabileceğimizin en iyisini yapmıştık.
O dönemden aklımda kalan bir kaç üye ve yanımda yer alan insanı da burada anmak istiyorum. Kimler vardı, hmm... Arda Arıcan, Ahmet Raşit Bekar, Mert Köymen, Mustafa Efe, Remzi Tuntaş, Emir Süleyman Tanrıkulu, Sercan Altundaş, Meriç Kutlu... Eminim ismini unuttuğum bayağı fazlaca kişi vardır; ancak nasıl olsa bu yazıdan haberdar olmayacakları için o kadar  da sorun değil sanırım.

1 yorum: